Babamın son nefesinin üzerinden 30 sene geçmiş…
Bende kanayan hayallerimin, kırılan kanatlarımın açısı dün gibi taze….
Ne kızabiliyorum, ne affedebiliyorum…
Olamamışlığım ile,
Yetememişliğim ile,
Çocukluğumun uçmaya hazır ama ayaklarından yere prangalı hali ile aldığım her nefes hedefsiz sanki…
Oysa kocaman adam oldum...
Etrafını döke kıra yaşayan,
Öfkesi ile dağları eriten insanoğlu oldum…
Zayıflığım 15’inde öylece kalakalan kendime…
Gücüm, gözlerinde dolaşan her renge hayran olduğum kızıma…
Farkındayım artık…
Şu dünyada en çok kendime zarar verdim; anladım…
Bana üniversite kapılarını kapattığına inandığım babama olan kızgınlığımla soru sormaktan vazgeçişim oldu kendime kestiğim cezam…
Direnmeyişim,
Kabulkarlığım,
Kolaya kaçıp hep "suç onda ama…” diyerek kendimi etkisizleştirdiğim hayatımla cezalandırdım kendimi…
Birisinin gözlerime bakıp;
— Neden tekrar denemedin?
Sorusuna verdiğim ezberlenmiş ve milyonlarca kez tekrar edilmiş cevaplarım 15. Soru tekrarında:
”—peki sonrasında?...” tükendi…
Sonra…
Kabul etmişim,
Vazgeçmişim,
Kendim olabilmekten umudumu kesmişim…
An’a ayak uyduramamış olmaya uyum sağlamışım…
Farkındayım artık…
Görünmez bir hayat sürmüşüm…
Nefes alıp vermişim ama kendime dokunamamışım…
Kulağımda yankılanan seslerle kalktım sandalyemden…
"Kalan ömrünün en genç günündesin ve kalan yolun başındasın…
Nereden geldiğin değil nasıl yaşamayı tercih ettiğindir seni gerçek SEN yapan…”
Farkındayım artık yaşadığım hayatın "tercih ettiğim hayat” olmadığını…
Düne ait kitabı kapatıp yarının ilk sayfasını yazmaya başlıyorum…