Savruldum…
Yoruldum…
Durdum…
……………..
Kulağımda neşeli melodiler, umuda yol olacak, yaşama tutunacak
bir şeyler arayışındayım…
Sanıyorum ki doğduğumdan beri bu arayışım hiç geçmedi, hep bir yanım eksikmiş gibi hissedişim itti beni sonlandıramadığım denemelere…
Babam tüm dünyaları ayağımın altına serdiğinden beri hiçbir şey
benim olamadı…
Ben…
Ağzında gümüş kaşıkla doğan, bir dediği iki edilmeyen,
tüm dünyanın çevresinde döndüğü ben, beceriksizliğin anıtı olarak yaşıyordum…
Babam mıydı elimden başladığım her şeyi alan yoksa ben
miydim hiçbir şeyi sahiplenmeyen bilemiyorum…
Lakin bildiğim bir şey var ki; o da hiç bitmeyen açlığım... O da babamın bana en büyük hediyesi. Köpürte köpürte söylediği; bana altın tepside
sunduğu imkanlarla kendini tatmin etme halinin bana nasıl hissettirdiği hiç düşünmedi.
Üzerimden kendi egosunu parlattığını, beni "adam oldum” demek için çevresine
ispat olarak kullandığını şimdi görüyorum…
Çevremin, "değer bilmez, vefasız kız” diyerek, "Allah
kimseyi evladı ile sınamasın!” dedikleri anneme yükledikleri ile beni cezalandırmalarını ben seçmedim…
Artık göğsümü gere gere diyorum ki bu hayatı ben seçmedim
ama kolay yaşamayı, şımartılmayı, çaba sarf etmeden elde etmenin hazzına
kapılmayı ben seçtim… Büyüdüğümde artık başladıklarımı bırakmamın hoş
karşılanmadığı dönemlerde ezilmeyi, suçlamaları kabul etmeyi ben seçtim… Bana
uygun olanı değil, bana uygun olduğu düşünülenleri yaşamaya sessiz kalmayı ben
tercih ettim…
Yorulduğumda elimde hiçbir başarı kırıntısı kalmadığını
gördüğümde kendime acımayı ben tercih ettim. Kızmayı ben tercih ettim… Bedenime yüklenmeyi, kayıtsızmışım gibi
görünmek için alkolü ben tercih ettim…
Artık yeter…
Tüm yaşadıklarımdan artık neleri sevmediğimi biliyorum…
Uğruna çaba sarf edeceğim konuları bulmak için kalem kağıdım
hazır, yazarken heyecanlandıklarımın yanına yıldız koyuyorum. Artık her nefes yeni bir dünya bana…
Yeni hayatıma hoş geldim…